Teres Efendi Hazretleri

300 yıl önce Anadolu’da bir köyde Teres Efendi denilen pek muhterem bir zatın yaşadığı ve bu zatın hastalara şifa, dertlilere deva dağıttığı rivayet edilir. Rivayete göre Teres Efendi, peygamber soyundan gelmektedir ve şifalı ellere sahiptir. Öyle ki dokunduğu solmuş bir çiçekse yeniden açar, kurumuş bir ağaçsa yeşerir, yaşlı bir insansa gençleşirmiş. Fakat Teres Efendi kendisine bahşedilen bu harikulade özelliği, kolay kolay kullanmaz, tabiri yerindeyse bu hikmeti çarçur etmezmiş. Bir tek istisnası varmış Teres Efendi’nin bu konuda, o da kötü huyluları ve suçluları ıslah etmekmiş. Denilene göre, böyleleri bazen zorla bazen kendi istekleriyle Teres Efendi’nin huzuruna çıkartılır ve şifalı bir tek dokunuşla yüreklerinde daha önce hiç hissetmedikleri bir iyilik hissetmeye başlarlarmış. Bunun ardından da Teres Efendi’ye mürit olur ve ömür boyunca kapısında kulluk ederlermiş. 


Günümüze gelecek olursak, Teres Efendi öleli neredeyse üç asır geçmiş olmasına rağmen Anadolu’daki küçük köyünde ve civarında adı hâlâ anılır, onun soyundan gelenlerde de benzer hikmetler olduğuna inanılırmış. İşte bunlardan biri de Teres Efendi’nin bilmem kaçıncı kuşaktan torunu, Riya Teres’miş. Riya Efendi de tıpkı rahmetli Teres efendi gibi, hikmetini herkese göstermez fakat bir istisna olarak kötü huyluları ve suçluları ıslah edip himayesine alırmış. Hatta zamanla nüfusun da artmasıyla Riya Efendi’nin namı, rahmetli Teres Efendi’ninkini bile geçmiş. Öyle ki yalnızca civar köylerden değil, civar illerden hatta çok uzaklardaki büyük şehirlerden bile ıslah olmak adına kapısına gelenler olmaya başlamış. En çok da hayırsız evlatlarından memnun olmayan ana babalar geliyorlarmış kapısına. Riya Efendi de hiçbirini kırmıyor ve her hayırsız evladı kendisine mürit, kapısına kul ediyormuş.


Günün birinde, seçim çalışması için il merkezine gelen bir siyasetçi, Riya Efendi’nin namını duymuş ve onu ziyarete gitmek istemiş. Bunun üzerine hemen Riya Efendi’ye haber salınmış ve şehrin ileri gelenleriyle beraber gelecek olan siyasetçi için iyi bir karşılama hazırlaması istenmiş. Fakat tabi Riya Efendi bu durumdan pek de memnun olmamış çünkü bu siyasetçiye göstereceği itibar, kendi itibarını zedeleyebilirmiş. Ayrıca Teres Efendi’den miras bir gelenek olarak siyasete mesafeli durmayı tercih ediyormuş. Bu nedenle bir çözüm düşünmüş. Bu ziyarete izin verecek, ona göre hazırlığını yapacak fakat siyasetçiye de soyunu ve kim olduğunu iyice belletecekmiş.


Ertesi gün, siyasetçi ve beraberindeki heyet köye varınca onları müritler karşılamış. Fakat bu müritler her zamanki gibi uyuşuk, miskin, boynu bükük bir halde değillermiş. Adeta herbiri birer aslan, birer külhanbeyi oluvermiş. Hiçbirinde nezaketten, saygıdan, hoşgörüden eser yokmuş. Kısacası, siyasetçiyi ve heyeti neredeyse düşman gibi karşılamışlar.


Bunun üzerine bu köyü ve halkını sadece anlatılanlardan bilen siyasetçi, şaşkınlıkla ve bir parça da korkuyla etrafındakilere neler olup bittiğiniz sormuş. Fakat tabi onlar da bir şey anlamadıklarından doğru düzgün bir cevap verememişler. Nihayetinde öfkeli müritler önde, korku içindeki heyet arkada, Riya Efendi’nin huzuruna gelinmiş.


O andan itibaren yani Riya Efendi’nin huzuruna çıkıldığı andan itibaren müritlerde bir yumuşama, bir sevecenlik, bir hoşgörü oluşmaya başlamış. Önce bakışları, sonra duruşları ve hareketleri, sonra da konuşmaları değişmiş.


Siyasetçi ve beraberindekiler haliyle hiçbir şey anlamamışlar. Fakat bu yeni durumdan bir hayli memnun kalmışlar. Çünkü artık o andan itibaren akıllara zarar bir hürmet ve hizmet başlamış. Yani o derece ki herbiri birer köle gibi etraflarında dolanan mülayim heriflerin ve huri gibi hanımların bir raks etmedikleri kalmış. 


Aradan geçen mutlu ve mesut birkaç saatin ardından ayrılık vakti gelince, adet olduğu ileri sürülerek Riya Efendi köşesinden ayrılmamış ve misafirlerini oradan yolcu etmiş. Bunun ardından daha demin yüzlerinde güller açan müritler, eşikten geçer geçmez yeniden ilkel, barbar, vahşi birer yaratığa dönüşmüşler. Daha biraz evvel önlerinden kuş sütünü bile eksik etmeyen bu müritler, birdenbire yeniden köyün girişinde karşılaştıkları suratsız yaratıklar olmuşlar.


Hayretler içinde kalan ve bir an önce bu tuhaf ziyareti sonlandırmak isteyen heyet, koşar adım arabalara doluşmuşken, siyasetçi son bir kez köye dönüp baktığında başucunda bir çocuk belirdiğini ve kendisine öfkeyle bakan bu çocuğun bir zarf uzattığını görmüş. Zarfı oracıkta açan siyasetçi, çok çok eski bir minyatür kopyasıyla karşılaşmış. Bu kopyada resmedilen birçok canavar varmış ve bu canavarların hepsi de dört bir yana korku salmaktaymış. Halk, korku içindeymiş fakat herbiri de günlük işlerini yapmaya devam ediyorlarmış. Bir diğer husus ise bu canavarların herbirinin boynunda bulunan iplerin tek bir elde buluşmasıymış. Minyatüre göre bu koca koca canavarlar, halk üzerinde yarattıkları büyük korkuya rağmen tek bir elde ve adeta ortak bir yazgıda birleşiyorlarmış. Siyasetçi, bir minyatüre bir de karşısında bulunan öfkeli müritlere bakmış ve mesajı açık bir biçimde anlamış. Zira minyatürdeki o canavarlar karşısındaki müritlermiş. İpi tutan el ise 300 yıl önce nasıl rahmetli Teres Efendi’ninse, bugün de onun soyundan gelen ve aynı hikmetlere sahip Riya Efendi’ninmiş.

Yorumlar

Popüler Yayınlar