Yasanın Gerekliliği
İnsanlığın geldiği noktadaki en demokratik sistemde bile doğrudan yasadan, yasa koyucudan ya da uygulayıcılardan ötürü birtakım aksaklıklar olabilir. Fakat bu asla yasanın gerekliliğiyle çelişen bir durum değildir.
Zira yasanın gerekliliği yasanın kendisinden dolayı değil, yokluğunun insana açtığı kötücül yol potansiyeli yüzündendir. Yasa, sadece var olmakla bile olmadığı andan itibaren söz konusu olacak kötücül potansiyele karşı bir settir. Bu setin felsefi olarak kabulünden itibaren artık yasa ve onun etki alanındakiler üzerine konuşulabilir. Aksi durumda savunulan yasasızlık hâliyse, barındırdığı kötücül potansiyel açısından en iyi senaryoda bile öngörülemezdir.
Düzen, düzensizlikten daha öngörülebilirdir. Bu bağlamda şunu açıkça belirtmek gerekir ki ne yasa ne yasa koyucu ne de uygulayıcı, bir bütün halinde kusursuz olsa dahi nispeten öngörülebilir olmanın dışında iyi ya da yararlı olarak tanımlanamaz. Yani yasanın tam bir çözüm olması beklenemez. Çünkü yasa, yasa koyucu ve uygulayıcıdan oluşan ağırlık, denklemin sadece bir tarafındaki ağırlıktır. Bu denklemin diğer tarafındaki ağırlık ise insan faktörüdür.
Yasa, sınırları devlet tarafından çizilmiş hukuki bir metindir. Yasa koyucu, bizzat devletin kendisidir. Uygulayıcı ise, devletin yasayı uygulamakla görevli organıdır.
İnsan faktörü denkleme dahil edilmediğinde kusursuz bir düzen söz konusu olabilir. Ancak pratikte böyle bir şey mümkün değildir. Zira yasayı metin haline getiren de devleti oluşturan da ve onu uygulayan da insandır. En önemlisi de yasanın muhatabı insandır.
Gelecekte kusursuz sistemin oluşabilmesi adına denklemin üçlü ağırlık yönünü tümüyle yapay zekaya teslim etsek dahi muhatabı olan insanın kusurlu kalmaya devam edeceği varsayımında bulunmak yersiz olmaz. Bu nedenle de oluşturabileceğimiz en kusursuz sistemde bile insan faktörünü hesaba katarak bu kusursuzluğu denklemin ancak bir yönü için oluşturabileceğimizi unutmamalıyız.
Yorumlar
Yorum Gönder